METAMODERN

METAMODERN

METAMODERN
isimli bu dokümana git

Fotoğrafı Konuşturmak
31 Ekim 2019, VEKAM Ankara Bağ Evi 10.00-11.00 Açılış Konuşmaları
Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu, Koç Üniversitesi VEKAM
Koray Olşen, AFSAD
Fotoğrafın Genişleyen Alanında Değişen ve Süregelen Konular
Doç. Dr. Gil Pasternak, Fotoğrafik Tarih Araştırma Merkezi (PHRC),
De Montfort Üniversitesi, İngiltere
11.00-11.20 Ara
11.20-12.30 Panel: Görsel ve Sözel Tarihin Önemi
Oturum Başkanı Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu, Koç Üniversitesi VEKAM
Metamodernist Görsel Kültür Bağlamında; Fotoğrafı Anlamak
Dr. Öğretim Üyesi, Handan Tunç, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Olgudan Söyleme, İfşadan Maskeye: Fotoğraf Gösterir mi, Örter mi?
Doç. Dr. Gülsüm Depeli Sevinç, Hacettepe Üniversitesi
12.30-13.30
Öğle Yemeği
13.30-15.30 Panel: Fotoğraflar Üzerinden Okumalar
Oturum Başkanı Seda Usubütün, AFSAD
Fotoğrafla Tarih Yazmak Mümkün mü?
Dr. Oktay Özel
Tarihsel Bir Belge Olarak Fotoğraf
Turan Tanyer
Bir Öz/Sorgulama Yöntemi Olarak Belgesel Fotoğraf ve Görsel Arşivcilik
Murat Germen, Sabancı Üniversitesi
Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu... Zamana Dokunmak
Kamil Fırat, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
15.30-15.50 Ara
15.50-16.50 Panel: Fotoğrafı Arşivlemek
Oturum Başkanı Dr. Feyza Akder, Koç Üniversitesi VEKAM
Ara Güler Arşivi
Umut Sülün, Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi
Tarihe Dokunan Kent Arşivleri
Duygu Kevser Karadağ, VEKAM Kütüphanesi ve Arşivi

METAMODERNİST GÖRSEL KÜLTÜR BAĞLAMINDA; FOTOĞRAFI ANLAMAK
Dr. Handan Tunç- VAN (26 Ağustos 2019)

GİRİŞ
21. yüzyılın sanatı, belirli bir insanlık çağının ruh halini, sorunlarını, arzularını ileten,
bugünkü
yaşantımızın
bir
tür
yansımasıdır.
Toplumların;
postmodernizmin
yapısızlaştırılmasından, ironisinden, göreceliliğinden ve nihilizminden bıktığını; geçmiş yıllarda
kaybedilen samimiyete ve evrensel gerçeklere dönülmek istendiğine ilişkin yeni izlenimler
ediniyoruz. Dünya hakkındaki düşüncelerimiz değişti şimdi düzensiz, tahmin edilemez,
güvenilmez tüm bunlar; dönemin insanlarını yeni davranış biçimleri aramaya zorladı.
Postmodernizm kültürü çerçevesinde öğrendiklerimizi kaybedinceye kadar; gerçekler
ile aramıza koyduğumuz mesafeyi kapatacak çözümlerin, insanlık yararına olacağı umudunu
canlı tutuyoruz. Metamodernizm, kültürel gerçekliği belirlemeye yönelik mevcut girişimlerden
biridir. Terim, 2010 yılında iki Hollandalı teorisyen olan Timotheus Vermeulen ve Robin van
den Acker tarafından önerildi. Metamodern: İki karşıt (modern ve postmodern) ve
kullanımlarının eşzamanlılığı arasındaki “salınım” ile karakterize edilen küresel bir kültürel
1

süreçtir. Söz konusu sürecin, modernizmin saf ideolojik konumlarına geri dönüş olarak
anlaşılması yerine; zamanımızın modernizm kültürleri ile postmodernizm boyutları arasında
bir salınım durumunda olduğunu ilan eder.
Günümüzde insan, gerçekliğin tamamlayıcı dünyaları ile sanallık arasındadır. Modern
çift dünya, metamodern bütünsel ve bölünmez bir kültürel alan yaratır. Fotoğrafın görsel
söylemi; yalnızca yapısal, işlevsel, fenomenolojik kesinliği açısından değil, aynı zamanda ilgili
kültürel ve tarihsel koşullar bağlamında da analiz edilmelidir. Fotoğrafı, tarihin masum bir not
defteri olarak kabul etmek, yaşamı kavrayış yöntemlerimizin yetersizliği ile açıklanabilir. Oysa
fotoğraf özünde bir hafıza olmakla kalmaz, aynı zamanda hafızayı bloke eder, hızlıca bir karşı
hafıza oluşturma esnekliğine sahiptir.
2012'den beri derin öğrenme uygulamalarında bir patlama yaşandı. Bu, insan beynini
temel alan sinir ağları kavramını kullanan, bilgisayar algısı Alex Krizhevsky çalışmalarıyla, nesne
algılamasını ve görüntü sınıflandırmasını büyük ölçüde gerçekleştirebilecek bir algoritmanın
temelini oluşturdu. İnsanın hayal gücünün fark edilmeyen alanında gerçekleşen ve daha sonra
dijital yapay dünyanın elektronik sanallığında 'fiziksel olarak' işlenen gerçek bir manipülasyon
olan zihnin buluşu, olarak görüntünün anlamlandırılması, yaşayacağımız yakın geleceği daha
kolay kabullenmemizi sağlamanın ötesinde belki de metamodernist olma deneyimlerimizi
zenginleştirecektir.

METAMODERNİZM
Küreselleşmenin farklı boyutlarda hızla dönüşümü, postmodernizmin modernizm
karşısında oluşturduğu muhalefet argümanlarını geçersiz kılmıştır. Postmodernizmin,
modernizmi eleştirmesine karşın; her hangi bir yeni önermede bulunmaması, onun bir tür
modernizmin deformasyonu olarak algılanmasına neden olmuştur. 2000’li yıllardan başlayarak
postmodern dönemin sona erdiğine ilişkin yorumların yapıldığı çok sayıda araştırmaya tanık
olunmaktadır. Bu araştırmaların bir kısmı postmodern eleştiri olarak algılanırken; bir kısmı da
artık tamamlanan bir sürecin ardından gelmeye başlayan yeni bir sürecin anlatımı olarak
algılanabilmektedir.
Metamodern, postmodernin sonlandığına işaret eden bir kavramdır. Bazı
araştırmacıların ‘hipermodern’ olarak adlandırdığı bu yeni dönem, yalnızca kronolojik bir vurgu
yapmaktadır. Henüz söz konusu dönem bütünüyle tanımlanmış, teorileştirilmiş ya da
tartışılmış bir dönemin adı değildir. Kültür bilimciler ve düşünürlerin gündeminde olan
‘Metamodernizm’ kavramı, 2010 yılında ilk kez Hollandalı filozof Timotheus Vermeulen ve
Robin van den Akker tarafından önerilmiştir.1

1

Freinacht Hanzi , (2017) The Listening Society: A Metamodern Guide to Politics, Book One (Metamodern
Guides), (Volume 1), Metamoderna ApS, ISBN-10: 8799973901,ISBN-13: 978-8799973903

2

Metamodern, iki karşıt durumun eş zamanlılığı arasındaki ‘salınım’ olarak
görülmektedir. Bu salınım, modern ve postmodern arasındaki salınımdır. Söz konusu salınım,
küreselleşen kültürel dünyanın uzamında gerçekleşir. Vermulan ve Akker ‘Metamodernizm
Üzerine Notlar’ kitabında; Metamodernizm ne olduğunu açıklamadan önce, dönemlerin neyi
karakterize ettiğini açıklamışlardır. Metamodern anlatımı; neden ‘meta’, yani ‘ötekine sahip
olan’ ve diğer paradigmaların üzerinde neyin yükseldiğini göstermeye çalışan, tartışmalı bir
felsefi çalışmayı içerir.
Vermeulen ve Akker, modernitenin fikirlerinin oldukça radikal olduğunu
savunmuşlardır. Bu sava göre; modernitenin felsefesi, çok kutuplu bir düşünce dünyası
yaratmıştır (Marksizm, Anarşizm, Faşizm). Politikada, kendi başına elindeki her şeyi
yönlendiren katı ideolojilerin karakterize edildiği evrensel kitle arayışı ütopyaları, hayata
geçirilmek istenmiştir. Söz konusu ideolojilere göre yönlendiren coğrafyalarda şiddetli
çatışmalara neden olunmuştur. Modernist fikirler genel olarak, ütopya ve distopyalara neden
olmuştur. Modern toplumun katı devlet anlayışı, radikalleşmeleri beslemiştir. En demokratik
yönetimler, bir anda totaliter yönetimlere dönüşmüştür. Bilimsel kurallar ile dogmalar yan
yana kullanılmıştır. Modernist ideolojiler, özgür insan ruhunu savunurken; güçlü devlet, kendi
ideolojisini tüm dünyaya egemen kılmak istemiştir.
Modernist bilinç, bu çelişkisini büyük ölçüde kapitalizmle açıklayabilir. Maddi dünyayı
gerçekleştirmeye çalışan modern dünya, bir dogma olarak manevi düşünceyi öldürdüğünü
varsaysa da; ekonomik güç elde etmenin çekici olanaklarından vazgeçemediği için, yaratılan
maddi dünya eşitlikçi bir dünya olmamıştır. Gelişen teknoloji, gücü destekleyecek biçimde
kullanıldığında; demokrasiye ilişkin savlar birer ütopya olarak geçersizleşmiştir. Herkes için
ortak bir gerçek bulunmaya çalışılırken; aynı zamanda bu gerçekliğin taşıyıcıları olan insanları
yok etmek fikri, nasıl uyum içinde mutlu bir dünya yaratabilirdi? Bir yandan atom enerjisini
kullanan yüksek teknolojili kültürel kimlik, diğer yandan dünya barışını aynı ideolojiler eliyle
gerçekleştirmek istemesi inandırıcı değildi.
Kuşkusuz inandırıcı olmayan modernist toplumların yüzyıl süren uygulamaları,
dünyanın diğer bölümünün karşı koyuşuyla durdurulmamış; tersine modernizm içinde yeşeren
muhalefetle, deformasyona uğramıştır. Bu deformasyon, postmodern dediğimiz bir dönemin
yaşanmasına neden olmuştur. Postmodern, bir mutlak çoğunluk çağı olarak görülür. İnsanlığın
geçmiş mirasını birleştirir ve onunla oynayarak, ironik anlatılar yapılandırıp, kopyalayarak yok
eder. Postmodernizmin, geçmiş dönemlerin kültürel mirasına sahip olma oyunu; geçmişi de
tahrip etme biçiminde sonlanmasına neden olmuştur. Geçmişi tahrip eden söz konusu
uygulamalar, yeni medya endüstrisi ile dayanışma içinde, hemen hemen herkesin yakındığı
kitle kültürünü yaratmıştır.
Postmodernitenin kitle kültürü öylesine karmaşıktır ki; açıklanması, tüketiminden daha
bulanık yapıları ortaya koymayı gerektirir. Postmodern metinler, o kadar iç içedir ki birbirleri
olmadan var olamazlar. Bir durum yüzlerce bağlantı ve alıntıya dayalı olarak
yansıtılabilmektedir. Vermeulen ve Akker, bu durumu ‘paskalya yumurtası arayışı’ olarak
3

nitelemişlerdir. Söz konusu arayış, kültür tüketiminin nerdeyse her noktasında rastlanılan bir
durumdur.
Tüketici, ürüne yönelik gerçekleştirdiği kültürel katılımın tadını çıkartmak için yeterli
referansı sağlayan sanatçıları seçer. Bu yüzden izleyici için sanatçı, bilginin sunucusu değil;
bilginin aracısı konumundadır. Bu nedenle postmodern üretim biçimleri; gerçeğin yapısını
bozup, kalıntılarıyla oynarken; her hangi bir karşı duruşla yüz yüze gelmez.
Postmodernite de gerçek, evrensel olmaktan uzaklaşmıştır. Ancak postmodern kültür,
evrensel gerçeği reddederken; hangi evrensel gerçeği reddettiğini ortaya koymamıştır. Bireyi
‘kitlesel insana’ dönüştürmeye çalışırken; toplumun değerlerini parçaladığında, bireyi deşifre
etmeye başladığını fark edememiştir. Postmodernizm mutlak gerçeği reddedip, gerçekleri
çoğullaştırdığında; gerçekler arası çatışmada içlerinden birinin kazançlı çıkabileceği
düşünülmelidir. Gerçekler arası çatışmada doğruluk kavramı anlamını yitirdiği gibi; mutlak
gerçeklik karşıtlığı, çok sayıda çoğalmış yeni gerçeklerle savaşma gereksinimi yaratır.
Postmodernizmin reddediş silsilesi, Neo-Liberal Demokrasi İnsanı’nı yaratmıştır. Bu insanlar,
toplumsal ilerlemeci ideolojilerini reddederken; küresel ekonominin de güçlenmesine neden
olan en temel insan hakları değerlerinin, göz ardı edilmesini kolaylaştırmıştır.
Küreselleşme, modernizmin parçaladığı dünyayı birleştirmemiştir. Bilgi teknolojilerinin
insanların engelsiz iletişim kurmasına yardım etmesine karşın; toplumların bilgi temelinde
kutuplaşmalarını da sağlamıştır. Geçmişte ana kutuplaşmalardan söz edilirken; günümüzde
mikro alanlarda kutuplaşmalar çoğalmıştır.
Postmodernizmin bir durum olarak yaşanma biçimi, küresel dünyada Metamodern' in
başlamasına neden olmuştur. Metamodern terimi, bir tanım değil; modernizmin ve
postmodernizmin art arda yaşanmasının bir sonucu olarak görmek olasıdır. Bu nedenle
Metamodern, detaylarıyla analiz edildiğinde hem modernizmin hem de postmodernizmin
problemlerinin izlerini taşır. Metamodernizm bu nedenle zıtlıklar arasında ‘salınım’ olarak
betimlenir. Metamodernizm, belirli bir pozisyon alamaz; dünya kültürünü, her birimin kendi
içindeki önemli verilerini, kendi kendine yeterli olacak biçimde ortak bir gerçekliğin parçası
olarak algılar.
Metamodern, her şeyden önce insani duygulanımları reddetmez; ancak seçkiler
arasında yaşadığı salınım onu çelişkili kılar (Örneğin; bir izleyici Çaykovski müziğini dinleyerek,
gerilimli bir alacakaranlık romanından zevk alabilir). Bu yeni duygu, belirli bir hedefi
amaçlamaz; ne modernizmin ciddiyeti ne de postmodernizmin ironisi üzerinde kesin yargıları
yoktur. İroni; nostalji ve samimiyet ile birleştirilerek kültürel yaşamın anlamı bulunmaya
çalışılır (Örneğin; ‘cehalet kültürü içinde olduğumu biliyorum ama bundan gurur da
duyuyorum’ gibi bir söylem, Metamodern için aykırı bir söylem değildir). Metamodern, kültür
ve sanatın anlamını bulmaya onu derinlemesine yaşamaya gönüllü olmakla birlikte; bir
modernist kadar sistematik kurallarla çevrelenmemiştir. Bireyin toplumsal sorunlara duyarsız

4

kalmaması gerektiğini savunur, ancak hangi soruna öncelik vermesi gerektiği hakkında karar
veremez.
Metamodern siyaset, postmodern den daha güçlü bir bağlantı ile kültürle ve sosyal
yaşamla bağ kuracaktır. Ancak bu bağ, medya ve internet yoluyla olacaktır. Doğal olarak da
bireylerle değil; bireyleri temsil eden sosyal kurumlarla iletişim güçlenecektir. Bir süre sonra
Metamodern siyaset etkisiyle, politika kişisel olmaktan çıkıp, seçkinliğini yitirip daha toplum
üstü bir sistematiğe dönüşecektir. Metamodern toplumda siyasetten kurtulmak topluma yarar
sağlayacak bir son gibi görülse bile, henüz ön görülmeyen sonuçlar doğurabilir. (Örneğin; yeni
türdeki büyük şirketlerde olduğu gibi politikada da 21. Yy’ ın kurumsal ilkeleri temel alınabilir
ve bireylerin artık tartışıp değiştiremeyeceği küresel bir siyaset ortamı dünyaya egemen
olabilir. Bu da teknolojik güce sahip olan ülkelerin ideolojilerini ya da siyasi yaklaşımlarını diğer
ülkeler için bir rehber ya da norm haline getirebilir).
Modern ve postmodernlerin aksine; Metamodern için; ideolojik bir yaklaşım değildir.
Postmodern olmak ‘bir duygu yapısında olmak’ anlamını taşımaktadır. Dünya, belli bir bilişsel
model kullanarak giderek radikalleşiyor ve belirli çerçevelere sokuyor. Metamodern’ in çabası;
bu çerçevenin dışına çıkacak bir sistemi düşünmemize izin vermeyecektir. Yalnızca bireysel
bağlamda çizginin üzerine çıkabilme duygulanımı, arayışı ya da özlemi yaratacaktır. Salınım, bu
durumda var olan ile hissedilen arasında gerçekleşecektir. Bireysellik ve duygusal
dalgalanmalar, salınımın yörüngesini çeşitlendirebilse bile kurumsallaşmış genel sistem
değiştirilemeyecektir. Bu durumda Metamodern insan her şeyin önemini fark edip, bilginin
genel akışını dünyasına eklemleyebildiği halde bunun sonuçlarını yalnızca kendi içinde
yaşayacaktır.
Metamodern, postmodern den sonra gelen bir durum değildir. Postmodern kaostan
kopup, ondan Moderniteye uzanma çabası olarak algılanmalıdır. Ayrıca, bir sonraki kültürel ve
ideolojik dönemin ortaya çıkışının temeli olarak, postmodern bakış açısının ölümünden
bahsetmek doğru değildir. Postmodernizm, geçen yüzyılın ortalarında, patik ve teoride
modernizmin antitezi olarak ortaya çıktığı kabul edilse de, Metamodernizm çağı, sarkaç
prensibini açıklayan bu çelişkili kavramların bir birleşimine dayanır.
Metamodernizm aydınlanmış bir saflık, pragmatik idealizm, ılımlı fanatizm, ironi ve
samimiyet, tasarım ve yapı bozma, ilgisizlik ve çekicilik arasındaki dalgalanmaların bir
birleşimidir. Sanki gücümüzün içinde bir üstünlük hali (aşkınlık) elde etmeye çalışmanın,
yöntem arayışı…
Metamodern savunucularının bakış açısına göre; toplumu modernist ve postmodernist
çıkmazların dışına taşımak için yeni bir kültürel bakış açısının tasarlandığı bir döneme giriyoruz.
Doğal olarak bu dönem kendi sanatını da kurgulayacaktır. Bu kurgu, sosyalleşme ve
bireyselleşme arasındaki salınımda hareket eden bir denge sistemine ihtiyaç duyacaktır. İnsan
doğasının tutarsızlıklarını kategorik olarak açıklayabilmek güç olsa da; Metamodern insan hazır
bir fikir ve kavram sunmayı hedeflemediği için ‘salınımlı hareket’ kullanarak, kendini bulmayı
5

deneyecektir. Dünyanın Metamodern duygu yapısıyla algılanması, ideolojik bağımlılıktan
uzaklaşmaya yardımcı olacaktır. Bu uzaklaşma Metamodern Sanatta da birçok manipüle etme
yöntemini ortadan kaldıracaktır. Metamodern insan, postmodern insandan farklı olarak
bütünüyle kavrayamasa da genel bir gerçekliğin parçası olduğunu kabul edecektir. Sanat,
yüksek ya da yüzeysel olmaksızın, kültürel bütünlüğün bir iletişim aracı haline gelerek
güçlenebilecektir.
Metamodern süreç, önümüzdeki elli ya da yüz yıl boyunca baskın bir paradigma olarak
sürebilir. Belki de insanda, yeniden düşünülmeye karşı coşkulu istek taşıma şansı filizlenecek.
Bu süre boyunca 20. Yy.’ ın sonlarından gelen insanlar da çok fazla farklılaşacak ve bazı 20. Yy.
önermeleri hiç hatırlanmayacaktır.
GÖRÜNTÜ EVRENİ OLARAK METAMODERN DÜNYA
Metamodernizmin dünya görüşü, sanal hayal dünyasının pragmatik savı; iç özgürlüğü
ve birey yaşamının doygunluğu ile telafi edilen yeni bir duyarlılık, duygusallık ve yeni görünüm
sunar. Akıl ve hayal gücü, estetik-duygusal gerçekliğe yol açan sürekli bir oyundadır.
Duyguların ve deneyimlerin akışı, duygusal-gönüllü bir temel olan, içsel yaşamın birliğine
ulaşmanın mümkün olduğu inancı ile pekiştirilir. Bulunması ve anlaşılması gereken şey,
evrensel için çabalayan kişisel edimlerin, yaşamın anlamı olarak değer taşımasıdır. Evrenselin
sentezi: Duygusal yaşamın hayalleri, ıstırapları ve arzularının kişisel değerlendirmeleri ile
kültürel ve tarihi değerlerin aynı bilinç potasında anlamlandırılarak, yaşama yansımasını
sağlamaktır.
Günümüzde insan, gerçekliğin tamamlayıcı dünyaları ile sanallık arasındadır. Modern
çift dünya, metamodern bütünsel ve bölünmez bir kültürel alan yaratır. Metamodernizm yeni
bir kavramdır, onu anlamak zaman alacaktır. Ancak şimdiden ilkelerine, mantık ve daha fazla
kültürel dönüşüm vektörü denebilir. Metamodernizm, radikal bir şekilde yeni, devrimci bir şeyi
teşvik etmiyor; ancak bizi yeniden değerlendirmeye ve postmodern “inkâr” yerine “onay” için
yönlendiriyor. Vermeulen ve Akker, postmodern-modernizm karşıtlıkları için bir strateji olarak
Metamodernizmi sunar. Başka bir deyişle, evrimsel olarak metamodern tarafından
postmodernin üstesinden gelinmesinden bahsetmiyorlar.
Tüm teknolojik yapıların zaman içinde dijitalleşmesi; yeni ortak bir dilde
yapılandırılmalar sonucunda (çoklu ortam) multimedya doğmuştur. Ardında insan olan, bu
teknolojik oluşum, makine denetimli ve etkileşimli görsel, işitsel siber uzamı yaratmıştır. Siber
uzamla izleyici arasındaki fiziksel temas, sanal etkileşimle sağlanır. Etkileşimli iletişim
teknolojisi ve internet maddi olmayan alanda siber uzamda varlık alanı dijital olan görüntü ve
ses yapıları ile birlikte yeni sanatın ortamı olur.
Estetik gerilim; sadece anlatısal gelişmelere değil olayların üst üste bindirilmesi ve
sıkıştırılmasıyla da yaratılır. Olayların, bilgilerin ve imgelerin sıkıştırılması; var olmayı
olanaksızlaştırır. İmgelerin dur durak tanımadan ardarda gelmesi, düşüncenin oluşmasına izin
vermez. Hakikat süremi temel alır. Oysa giderek daha da kısalan bir şimdide silip gider.
6

Şimdinin Paradoksu; her şeyin aynı anda şimdiyi oluşturmasıdır. Şimdi kısalıyor ve süremini
kaybediyor. Her şey şimdiye itiliyor. İmge, olay ve bilgi izdihamına yol açıyor. Düşünce gerçeği
artık ayırt edemiyor.
Fotoğrafın görsel söylemi; yalnızca yapısal, işlevsel, olgusal kesinliği açısından değil,
aynı zamanda ilgili kültürel ve tarihsel koşullar bağlamında da analiz edilmelidir. Görsel
kültürün önemli bir parçasını oluşturan fotoğraf, kültürel bir belge olarak anlamlandırılırken;
anlamlandıran bilincin içinde barındığı kültürel ve tarihsel koşullar da analizin estetik ve
teknolojik bileşenlerini belirler. Fotoğrafı, tarihin masum bir not defteri olarak kabul etmek,
yaşamı kavrayış yöntemlerimizin sınırlılığı ile açıklanabilir. Oysa fotoğraf özünde bir bellek
olmakla kalmaz, aynı zamanda belleği bloke eder, hızlıca bir karşı bellek oluşturma esnekliğine
sahiptir.
Çok uzak olmayan bir gelecekte, bir kamera olmadan herkes fotoğraf çekebilecek.
Bunun yerine, yapay zekâ (AI) yazılımı kullanarak, bir kamera tarafından yapılanlardan ayırt
edilemeyen fotoğraflar üretebileceğiz. 2012' den beri derin öğrenme uygulamalarında bir
patlama yaşandı. Bu, insan beynini temel alan sinir ağları kavramını kullanan, bilgisayar algısı
Alex Krizhevsky çalışmalarıyla, nesne algılamasını ve görüntü sınıflandırmasını büyük ölçüde
gerçekleştirebilecek bir algoritmanın temelini oluşturdu. Artık, insan-makine arasında, ileri
seviyede arayüz tasarımı ve ileri seviyede duygusal çalışmaların yoğun olarak gündeme
gelmesi kaçınılmazdır. Etkileşimli arayüz tasarımlarında, göz takibi, beyin dalgaları ile kontrol
üzerinde çalışmalar sürüyor. Doğrudan beyne takılan bir nöro-elektronik yapı ile dijital
sisteme, siber uzama doğrudan bağlanabilmekle ilgili çalışmalar tamamlandığında beyin
simülasyonu gündeme gelecektir.
İnsanın hayal gücünün fark edilmeyen alanında gerçekleşen ve daha sonra dijital yapay
dünyanın elektronik sanallığında 'fiziksel olarak' işlenen gerçek bir manipülasyon olan, zihnin
buluşu olan, görüntünün anlamlandırılması; yaşayacağımız yakın geleceği daha kolay
kabullenmemizi sağlamanın ötesinde belki de metamodernist olma deneyimlerimizi
zenginleştirecektir.

7

8

Etiketler: handan tunc METAMODERN