1
BİLİM ETİĞİ BAĞLAMINDA BİLGİ EKONOMİSİ
Dr. Handan Tunç
(İstanbul Üniversitesi Konferans Metni)
ÖZET
Bilgi ekonomisi bilginin üretilmesinin yanı sıra kullanılması ve yayılmasına dayalı bir
ekonomi olarak tanımlanır. Bilginin üretilmesinin yanı sıra bilginin ele geçirilmesi,
içselleştirilmesi ve etkin bir şekilde kullanılabilmesine ilişkin süreçler bilgi ekonomisinin
siyasalarıyla biçimlendiği kabul edilir. Bilgi ekonomisinin diğer önemli bir unsuru olan bilgi
işçileri, hem bilginin üretilmesinde hem de bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesinde ve
kullanılmasında anahtar rolü üstlenirler. Bilgi ekonomisinin güç, güvenlik, eşitlik, kalite, iş
hayatı kalitesi ve demokratik sürecin geleceği gibi pek çok sosyal sorunu beraberinde
getirmesi kaçınılmaz olarak kabul edilir.
Bilişsel Kapitalizm, bilgi ekonomisini hiçbir etik kaygılar içermeyen neo liberal
projelerle biçimlerken “bilgi toplumu” adlandırmasıyla masum bir yeniliğe ya da gelişmeye
vurgu yapmak ister. Emek gücü yerine yaratıcı gücün sömürülmesi ya da sermaye ve emek
arasındaki geleneksel ayrımın bulanıklaşması özellikleriyle sistem bütünüyle insanı yaşamın
dışına itmektedir.
Bildiri, bilgi etiği boyutunda, Marksist teori bağlamında kapitalizmin bilgi ekonomisini
irdelemeyi amaçlamaktadır. Gayri-maddi emeğin ürünü olarak üretilen bilginin etik koşulları
eleştirel bir yaklaşımla ele alınacaktır.
Kapitalist bir sistemin temel unsuru ekonomik güç olarak nitelendirilmektedir.1
Ekonomik güç, diğerlerine gereksindikleri şeyleri vermeme gücü veya
paylaşmama seçeneği ile mülkiyet eşitsizliği olarak tanımlanmaktadır.
Ekonomik güce sahip olanlar ise bağımlılığı yaratmak için baskı yaparlar.
Dolayısıyla ekonomik güç kendini önce pratikte sonra yasada gösterir
(Weinberg, 2002)2
Toffler ise çağımızı, “gücün değişim çağı” olarak nitelendirmekte ve bu
bağlamda daha önceleri gücü temsil eden şiddet ve para gibi unsurların
yerini bugün yeni bir güç unsuru olan “bilgi”nin aldığını söylemektedir.3 Bu
bağlamda ekonomik gücün temelinde artık bilginin yer aldığı söylenebilir.
Bilginin değişen rolünün, yeni servet yaratma sisteminin ya nedeni olduğunun
ya da bu güç kaynaklarına katkıda bulunduğunun farkına varan çoğu dünya
ülkeleri özellikle son on yılda bu konuda yoğun çalışmalar içine girişmişlerdir.
1
Fenerci, T.Bilgi Dünyas› 2004, 5(1): 74-92
Weinberg, M. (2002). A short history of American capitalism. 11 Şubat 2004 tarihinde
http://www.newhistory.org/CH01.htm adresinden erişildi.
3
Toffler, A. (1992). Yeni güçler, Yeni Şoklar. İstanbul: Altın Kitaplar
2
2
Piyasa için üretimde, rekabet esasına dayalı olarak işleyen bugünün yaygın
ekonomik sisteminde, “bilgi”nin üretim araçları arasına girmesi, sistemin temel
ayırıcı özelliklerinin yeniden değerlendirilmesini ve yeni kavramlarla ifade
edilmesini de beraberinde getirmiştir.
Bilgi ekonomisini “üretim ve dağıtımda bilginin kullanıldığı ekonomi” olarak
tanımlamaktadır. Tapscott (1997) ise Yeni Ekonomi olarak ifade ettiği bilgi
ekonomisini, “gelecek için rekabet, yeni ürün, hizmet ve değer yaratma
kapasitesi” olarak tanımlanmıştır. 4 Bilgi ekonomisi kısaca; “stratejik faktörün
bilgi olduğu, üretim ve tüketim süreçleri ile bunlar arasında gerçekleşen
süreçlerin bilgiye dayalı olduğu ekonomi”dir.
Castells (2000)’e göre bilgi ekonomisinin, üç temel özelliği bulunmaktadır:5
Bilgi ekonomisinde ilgiyi üretme, işleme, yönetme kapasitesi; endüstri,
bölge ve ülke düzlemindeki tüm ekonomik birimlerde verimliliğin ve
rekabet gücünün ana belirleyicisidir.
Bilgi ekonomisi küresel bir ekonomidir, üretim yerelde fakat tüm dünya
için yapılır. Küresel olarak üretilmeyen ürün ve hizmetlerin başka
yerlerde, küresel pazar için üretilmiş yüksek nitelikli ürünler veya rekabet
gücü yüksek, “yaratıcı yıkıcı (Schumpeter, 1962)6” etkiye sahip ürünler
karşısında var olma şansı yoktur. Utterback ve Acee (2005:2)7 bu tür
teknolojileri “yıkıcı teknolojiler” olarak adlandırmaktadır.
Bilgi ekonomisi bir ağ ekonomisidir (Juniper, 2002:748)8. Bilgi
ekonomisindeki ekonomik birimlere ağ işletmeleri adı verilmektedir. Ağ,
birbiriyle bağlantılı uçlar kümesidir. Her ucun diğer uçlara bağlantısı
birebirdir. Bu nedenle ağ yapıda bilgi paylaşımı olasılığı ve sinerji en üst
seviyededir. Bilgi ekonomisinde işletmelerin stratejileri, kendi iş
ekosistemlerini geliştirmek üzerine kuruludur.
Bilgi ekonomisinde insan katma değer üretme kaynağıdır. Peter Drucker’ın
genel olarak “bilgi işçisi” olarak ifade ettiği ve yaka rengi (mavi-beyaz) hızlı
değişime ayak uydurup uyduramamasına dayalı olarak, ürettiği değere göre
değişebilme (koyu mavi, açık mavi, beyaz, kar beyaz gibi) özelliğine sahip
4
TAPSCOTT, Don, Digital Economy: Promise and Peril in the Age of Networked Intelligence, ISBN 0-070-6334-28
, McGraw-Hill Education, May 1997
5
CASTELLS, Manuel, “Materials For An Exploratory Theory Of The Network Society”, British Journal of Society,
Vol. 51-1, January/March 2000, pp.5-24
6
SCHUMPETER, Joseph A., Capitalism, Socialism, and Democracy, ISBN 0-061-3300-86, Harper Perennial, 3rd
Edition, New York, December 1962
7
UTTERBACK, James M. and Happy J. ACEE, “Disruptive Technologies: An Expanded View”, International
Journal of Innovation Management, Vol. 9, No. 1, pp.1-17, March 2005
8
JUNIPER, James, “Universities and Collaboration Within Complex, Uncertain Knowledge-Based Economies”,
Critical Perspectives on Accounting , Vol. 13, 2002, pp. 747-778
3
insan kaynakları, teknolojik üstünlüğün ön plana çıktığı bilgi ekonomisinde
küresel rekabetin kritik unsurudur.
Alain Touraine9 ABD ‘nin üstünlüğünü, teknolojik öncülükten çok, bilgi
ekonomisini küresel ölçekte yönlendirme üstünlüğüne dayandırarak açıklıyor.
Artık üretimin en önemli girdisi haline gelen bilginin küresel dolaşımı,
ekonominin yanısıra, uluslararası ilişkiler, siyaset ve medya gibi değişim
araçlarını da belirliyor.
Teknoloji, üretimi bu sürecin yalnızca bir bileşenidir. Teknolojinin dinamiği olan
yenilikçiliğin ekonomik bir girdiye dönüşerek küreselleşmesi bilginin yönetimiyle
olası oluyor. Bilgiyi yöneten, teknolojinin hangi alanlarda ilerleyeceğini ve
ekonomik sistemde yerini nasıl alacağına da karar veriyor.
Bu bağlamda bilginin küresel yönetimi, teknoloji de dahil olmak üzere birçok
alanda ekonomik ve siyasal rekabet avantajının kaynağı haline geliyor.
Kapitalizmin bugünkü evresinin özgünlüğünü vurgulamak için “bilişsel
kapitalizm” kavramını benimsiyoruz. Bu kavram, Avrupa ve özellikle İtalya’da
emeğin öznelliği üzerinden yeniden Marx’a dönen otonomist okumaların
geliştirdiği bir kavramdır (Boutang, 2002 ve Vercellone, 2007)10. Temel
motivasyonu ise neo-liberalizmin, bilgiye dayalı kapitalist üretim biçimini
sistemleştirmek ve meşrulaştırmak için geliştirdiği ekonomi politiğin bir eleştirisini
kurmaktır.
Vercellone (2007)11, Negri’ ye referansla, biçimsel ve gerçek tahakkümden
sonra işbölümünün yeni bir evreye gireceğini, bu evrede ortak akılın belirleyici
kavram olacağını, entelektüel ve bilimsel emeğin baskın olacağını ve bilginin
her şeyi yeniden biçimlendirerek temel üretici güç olacağını ifade ediyor.
Biçimsel tahakkümden, gerçek tahakküme geçişte 4 temel değişim
tanımlanıyor: kafa emeği ile kol emeğinin birbirinden ayrılması; kavramsal ve
maddesel görevlerin birbirinden ayrılması; bilginini kutuplaşması; ürün ve emek
süreçlerinde sermayenin kontrolünün artması.
Boutang; bilişsel kapitalizmin özelliklerini tanımlarken,12 diğerlerini belirlediği
öne sürülebilecek 2 temel önerme dikkat çekiyor. İlki bilişsel kapitalizmin esas
özelliğinin, emek gücü yerine yaratıcı gücün sömürülmesi olmasıdır. İkinci kritik
önerme ise şöyle ifade ediliyor: Sermaye ve emek arasındaki geleneksel ayrım
bulanıklaşmıştır.
9
Touraine, A. (2005, 24 Nisan). Alain Touraine söyleflisi. Radikal Gazetesi. 24 Nisan 2006 tarihinde
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno= 150650 adresinden eriflildi.
10
Boutang, Yann Moulier, « Nouvelles frontières de l’économie politique du capitalisme cognitif », éc/artS n°3,
2002. (http://thorstein.veblen.free.fr/documents/YMB_14_12_02.pdf).
11
Vercellone, V. (2007) “From Formal Subsumption to General Intellect: Elements for a Marxist Reading of the
Thesis of Cognitive Capitalism” Historical Materialism 15, pp: 13-36
12
Boutang, Y. M. (2007) “Cognitive Capitalism and Entrepreneurship”, Conference on Capitalism and
Entrepreneurship.
4
Bilişsel kapitalizmin gayri-maddi ekonomisinin temelini gayri-maddi emek
oluştuyor. Bu yeni üretim sürecinde maddi olmayan mallar üreten emek olarak
tanımlanan gayri-maddi emek, değişen ekonominin bir ihtiyacı olarak ortaya
çıkmıştır.
Hardt ve Negri (2001)13, endüstrinin hâkim olduğu ekonomiden hizmetler ve
enformasyonun hâkim olduğu ekonomiye geçişi ifade eden bu değişimi
ekonominin postmodernleşmesi olarak adlandırıyor. Teknolojide, iletişimde
yaşanan gelişmelerle hizmet, bilişim sektörünün öneminin arttığı savunuluyor.
Bu postmodern dönemde Fordist üretim tarzının tek hat boyunca işin belirli bir
parçasını sürekli yapan, işi işyerinde öğrenen işçisi yerine işe başlamadan işin
gerektirdiği donanıma sahip, değişken iş koşullarına uyum sağlayabilen vasıflı
işçi ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yeni bir emek tanımı olan gayri-maddi emek
Marksist emek kuramının aksine emeğin toplumsal ilişkiler içindeki konumuna
değil ürettiği ürüne odaklanıyor.
Gayrı-maddi emeğin bir başka tanımını da Lazzaratto yapıyor: Malların bilişsel
ve kültürel içeriğini üreten emek. Lazzarato emeğin iki ayrı boyutuna işaret
ediyor:
...bir yanda malın ‘bilişsel içeriği’ ne yönelik olarak doğrudan
endüstriyel ve hizmet sektörlerindeki büyük şirketlerde çalışan
işçilerin emek süreçlerindeki değişimlere, bu alandaki üretime
yönelik emek süreçlerinde sibernetik ve bilgisayar kontrolü (bu
yatay ve dikey iletişim) gerektiren donanımların giderek
yoğunlaşmasına işaret eder. Öte yandaysa, malların ‘kültürel
içeriği’ nin üretilmesiyle ilgili olarak gayri-maddi emek, daha önce
normal olarak ‘iş’ olarak kabul edilmeyen bir faaliyetler serisine
işaret eder – başka deyişle, sanatsal ve kültürel standartları
tanımlama ve doğrulama, modalar, zevkler, tüketici normları ve
daha stratejik olarak, kamuoyu oluşturulması işleri.”(Özgün, 2007)14
Bu tanımlamalardan çıkan diğer bir sonuç da artık iş zaman boş zaman
ayrımının kalktığıdır. Artık yaşamın kendisi bir toplumsal fabrikaya dönüşmüştür
ve kendisini her gün bu fabrikada yeniden yeniden üretir. Ekonomiye soyut
ürünlerin üretimi hâkimdir. Artık yalnızca bir meta değil, bir marka, imaj, yaşam
biçimi üretilir. Sömürünün artık yalnızca fabrikada olmadığı, tüm güne yayıldığı
öne sürülmektedir.
Emek fabrika duvarlarını aşmıştır. Ancak bu esnek koşullar sanıldığının aksine
emeği özgürleştirmemiştir.
13
14
Hardt, M. ve Negri, A. (2001), İmparatorluk (çev. Abdullah Yılmaz), Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Özgün, A. (2007), “Kılçıksız Emek Yağsız Sermaye: Gayrı-maddi Emek Tartışması”, Birikim, Sayı: 217, s. 31–45.
5
“Katı bürokrasi biçimlerini eleştiren risk almaya vurgu yapan
esnekliğin, insanlara kendi yaşamlarını şekillendirmede daha fazla
özgürlük tanıdığı söyleniyor. Oysa yeni düzen, sadece geçmişin
yürürlükten kaldırılmış kurallarının yerine yeni kontrol biçimleri
getiriyor. Ancak bu yeni kontrol biçimlerini anlamak oldukça
zordur. Yeni kapitalizm, genelde okunaksız bir iktidar rejimidir.”
(Sennett, 2005)15
Bugün, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki bu gelişmeler sayesinde bilgiye erişim
önceki dönemlerin aksine daha kolay olduğu yanılgısı yaygındır. Burada
önemli bir noktanın gözden kaçırılmaması gerekir. Göker’ in deyişiyle “bilgiye
erişim” konusunda çok önemli bir ayrımı göz önünde bulundurmakta fayda
vardır. Çünkü erişimi kolaylaşan, “her tür bilgi” aslında “kodlanmış bilgi”dir.
“Kodlanmış bilgi, herkese açık hale getirilmesi amaçlanarak, kaydı ve iletimi
belli bir sistem kullanılarak bir ortama aktarılmış bilgidir. Oysa esas rekabet
üstünlüğünü yaratan bilgi, bilgisayarların taşımadığı, açıkça ortaya konmayan,
, zımni, yani “örtük bilgi”dir. Örtük bilgiye erişim bugün eskisinden çok daha zor
hale gelmiştir” 16
Dolayısıyla iletişimin dolaşım alanındaki genişliğini özetlemekten çok, bilgilerin
hangi merkezlerden çıktığını ve hangi çevre ülkelere gönderildiği/boşaltıldığı
oldukça önemlidir.
Modern dönemde iktidara dönüşen bilginin en fazla işlevsel kılındığı alan,
bilimsel nesneler alanı, yani doğa ve toplumdur. Yöneticilik işlevini yüklenen
devletler sağlık, suç, eğitim, yoksulluk gibi sosyal bünyenin ana bileşenlerini
denetim altına alarak nüfusları düzenleme çabasına girerler. Hatta
Foucault‟ya göre bu çaba salt sosyal düzenleme veya denetimi aşan bir
durumdur; bilimler marifetiyle birey, bir özne olarak inşa edilir. Bir anlamda
sosyal bilimler, modern devlet için sadece toplumsal denetim imkânı
sağlamamış, aynı zamanda uygun yurttaş-özne, bilinç ve zihniyet inşasında da
rol almışlardır.
Badiou hakikatler etiğinin “devam et” buyruğuna, yakalanmış olan hakikate
sadakat gösterilmesini etkiyebilecek bozulma biçimlerine “kötülük” adını verir.
Söz konusu kötülük hakikati saptıran başlıca üç biçimden birinde kendini
gösterebilir.
15
Sennett, R. (2005), Karakter Aşınması (çev. Barış Yıldırım), Ayrıntı Yayınları, 2.baskı, İstanbul.
Göker,A. “Enformasyon Toplumu Üzerine Kavramsal Bir Yaklaşım Denemesi”, 2003,
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=287 (25 Ağustos 2005), s. 2.
16
6
Etiğin Öteki ile ilgili olduğu yolundaki adeta evrensel sayılan savı reddederek,
“Ötekini tanımaya dayalı her türlü etik hüküm kesinlikle terk edilmelidir,” der.
Çünkü ona göre gerçek etik, ancak özgül bir durum içinde ve ayrıştırıcı
olmakla birlikte esasen farklılıklara karşı kayıtsız olan, ötekinin kendisiyle, öteki
olarak ötekiyle “ilgilenmeyen” özneler içeren koşullarda ortaya çıkabilir.
KÖTÜLÜK
BİR
BOZULMA
BİÇİMİDİR
İHANET
• SÜRDÜRÜLMESİ GÜÇ
SADAKATTEN
VAZGEÇME
ALDANMA
• TAKLİDİNİ SAHİCİ
OLAYLA KARIŞTIRMA
TERÖR
• BİR HAKİKATİN
BÜTÜNCÜL VE KAYITSIZ
ŞARTSIZ İKTİDARINI
DAYATMA GAYRETİ
ALAİN BADİOU’NÜN HAKİKATLER ETİĞİ:
Hakikatler etiği, bir hakikat sürecinin devamını sağlayan ilkedir. Bu etikte
daima tek bir soru vardır: “Biri olma sıfatımla, kendi varlığımı aşmayı nasıl
sürdüreceğim? Bildiğim şeyleri, bilinmeyene yakalanmanın etkileri üzerinden
tutarlı bir biçimde birbirine nasıl bağlayacağım?” Hakikatler etiğinin amacı
“dünyayı bir Yasa'nın soyut egemenliğine tabi tutmak ya da dışsal ve radikal
bir Kötü'ye karşı mücadele etmek” değildir. Aksine, “hakikatlere gösterdiği
sadakat yoluyla Kötü'yü –tam da bu hakikatlerin dublörü ya da karanlık yüzü
olarak gördüğü Kötü'yü– savuşturmaya çabalar.”
Kısacası Badiou'nün hakikatler etiği doğruyla yanlışı karıştırmamayı, doğruya
ihanet etmemeyi, totaliter bir hakikati dayatma ayartısına kapılmamayı ön
plana koyar. Badiou bir hakikati, uğruna eyleme geçilmesi gereken önceden
verili aşkın bir norm olarak değil, bir üretim olarak tasarlar. Bunun anlamı da hiç
kimsenin, hakikati bildiği için, kendisini onun nasıl bilinmesi gerektiğini
söyleyecek kişi olarak koymasının mümkün olmadığıdır.
7
Etiketler: handan tunc BİLİM ETİĞİ BAĞLAMINDA BİLGİ EKONOMİSİ