MARKSİST EPİSTEMOLOJİ
Handan Tunç 2013 Van
Marx, Kapitalin ikinci baskısına yazdığı önsözde şöyle söylemiştir:
“Diyalektik yöntemim, Hegel’in yönteminden sadece temeli itibariyle
ayrılmıyor; onun tam tersidir. Hegel’in İde adı altında şahıslaştırdığı
düşüncenin hareketi, gerçeğin yaratıcısıdır ve gerçek de İde’ nin duyumsal
(fenomenal) biçimidir. Benim için ise, aksine düşüncenin hareketi gerçeğin
insan beynine yansımış olan ifadesidir.”1
DİYALEKTİK METERYALİZM
TARİHİ METERYALİZM
DÜŞÜNCE VE TEORİ DÜNYASI MADDİ
DÜNYANIN ZİHİN DÜNYAMIZDA
“YANSIMASI”, KENDİ GELİŞME KURALLARI
İÇİNDE AKTİF BİÇİMDE YENİDEN
ÜRETİLMESİDİR.
HEGEL’ İN DİYALEKTİK YÖNTEMİYLE
DÖNEMİN İLERİ SOSYAL VE İKTİSADİ
KURAMLARININ BULUŞMASI
SONUCUNDA DOĞMUŞTUR.
EPİSTEMOLOJİK VE
METODOLOJİK TAVIRLA NESNE
DÜNYASINA EĞİLİYOR,
HEURİSTİK ŞEKİLDE DOĞADAKİ
DİYALEKTİK GELİŞMELERİ
KEŞFETMEYE ÇALIŞIYOR
MARX
POZİTİVİST TARİH
YAZICILIĞINI, FARKLI BİR
METODOLOJİ VE
KURAMSAL KATKILARLA
ZENGİLEŞTİRİP BİLİMSEL BİR
STATÜ KAZANDIRILIYOR
2
Marx: Hegel’in sistemi mistik giyisi altında mevcut durumu yüceltir gibi göründüğünden
diyalektik Almanya da moda oldu. Buna karşılık aynı diyalektik rasyonel yönüyle de
yönetici sınıflar ve ideologları için iğrenç bir şey ve bir skandal halini aldı; çünkü mevcut
durumun pozitif kavranışına, kaçınılmaz çelişkilerin hemen aşılması ve zorunlu yok
olmaları olgularını da ekliyordu. Hegel’e “sistem” tutucu, “diyalektik” devrimciydi.
1
Tarihi materyalizm; geleneksel felsefenin yadsınması, Marx ve Engels’in “Alman İdeolojisi”
başlığı altında eleştirdikleri sistematik ve metafizik düşüncenin reddi üzerine kuruldu.
Hegel, tarihsel ve diyalektik yöntemiyle bu iki dönemi bağlayan bir halka olmuştu. Marx ve
Engels; Diyalektik ve materyalizm ile ilgili çalışmalarını “felsefe olarak değil”, nesnel
olguların kendi iç çelişkileri içinde bilimsel yöntemle sergilenmesi olarak görüyorlardı.
Marx, Le Capital; Kitap I;Paris, Garnier-Flammarion,1969,Kitap 1.s.583
Marx, Le Capital; Kitap I;s.584
2
1
Marksizm’i yaratan ikinci bilgi dalı ekonomi politiktir.
Marx, kapitalist sistemi klasik iktisatçılar gibi doğal değişmez bir sistem olarak değil, daha o
tarihlerde egemen olan, fakat zaman içinde sınırlı, “tarihi” bir kategori olarak ele alıyordu.
Üretim biçimi, üretim güçleri ve üretim ilişkileri (alt-yapı) ile devlet ve ideoloji (üst-yapı)
öğelerinden oluşuyor ve Marks’ın “ toplumsal ve ekonomik biçimlenme” dediği toplumsal
birimler temelinde geliştiriyordu.
Kapital’in Bilimsel plandaki Katkıları: Kapital’de sadece kapitalist üretim biçiminin doğuşu,
egemen konuma gelişi, temel kategorileri ve iç çelişkileri söz konusu değildi. Yeni bir tarih
metodolojisi ve geleneksel (öykücü) tarh yazıcılığını bilimsel statüye yükselten epistemolojik
devrim söz konusuydu. Bu devrim iki temel ilkeye dayanıyordu:
Tarihi analizler bu günü anlamakla başlar. Dünden bu güne değil bu günden
düne bakarak gerçeklere ulaşılabilir.
Bilimsel gerçeklere varmanın aracı “soyutlama” ve bu yolla ulaşılan temel
“kategoriler” dir.
Bilimsel çalışmaların başlangıç noktası ister istemez ilk bilgilerimizi oluşturan “kategoriler”
olacaktır. Yorum katılmaksızın yalın sava ulaşmak için, Marx’ın bilimsel araştırma yöntemini
açıkladığı kendi sözlerini anımsamak yararlı olacaktır.
Toplumsal hayatın biçimleri üzerine düşünme ve sonuç olarak da bilimsel analiz,
nesnel dünyadaki hareketin tam tersi bir yol izler.(Bilimsel analiz)belli gelişmenin
ürünleri ile daha önce oluşmuş verilerle başlar. Emeğin ürünlerine mal damgası
vuran ve böylece bunların dolaşımını önceleyen biçimler, toplumsal hayatın doğal
biçimleri gibi sabittirler ve insanlar ancak daha sonra kendilerine değişmez
görünen bu biçimlerin -tarihi anlamlarını değil- gizli anlamlarını kavramaya çalışır.3
Marx ve Engels, bilimsel araştırma ile ilgili olarak, diyalektik yöntemin yanı sıra iki bilim alanına
özel bir yakınlık duymuşlardır. Kuramlarını bu iki bilimle diyalog haline getirmişlerdir. Bunlar
iktisat ve tarih bilimidir. İki bilimi de soyut ve durgun düşünce kalıpları şeklinde değil, insanların
ve toplumların kendilerini yeniden ürettikleri maddi koşullar bağlamında yeniden
yapılandırmak gerekiyordu.
Tarihi Maddecilik, Marx ve Engels’in temel ilgi alanlarını felsefeden siyasete, siyasetten
ekonomi politiğe kaydırarak geliştirdikleri bir kuram olmuştur. 1920 den sonra süreç tersine
dönmüş ve bu kez tartışmalara siyaset ve ekonomi politik ile başlayıp, oradan felsefeye
yönelen eğilim egemen olmaya başlamıştır. 1920’ lerde gündeme gelen felsefe, geleneksel
3
Marx, Le Capital; Kitap I;s.71
2
metafiziğe dönüş olmaktan çok - ya da bunun yanısıra- giderek bilimselliği sorgulayan
epistemolojik tartışmalar şeklinde somutlaşmıştır.
• EVRENSEL
HAREKETİN
SÜREKLİLİĞİ
KABUL EDEN
DİYALEKTİK
BU HAREKETİ
YAKALAYAN
YÖNTEM
DİYALEKTİK
•DÜNYADAKİ TOPLUMLAR;
DOĞANIN KENDİSİ; BİLGİ-BİLİMİNSAN DÜŞÜNCESİ DEVAMLI
HAREKET HALİNDE
• YÖNTEMİN
SONUÇLARINI
KENDİNDE
TOPLAYAN
BİLGİ
Felsefenin tersine bilimler insanın pratik etkinliği ile birleşmiş durumdadır. Yabancılaşmış
çalışmanın hizmetindeki teknolojik bir araçsallaştırma biçiminde bu oluşmuştur. 1844 El
Yazmalarında Marx: Felsefe ve bilim karşıtlığının aşılmasının bilimsel yabancılaşmanın
aşılmasında seçilecek ilk yol olduğunu vurgular. Felsefe ve doğa bilimlerinin evrensel bilimde
birleşmesini ister. Marx’ın materyalizminde; öznel etkinliğin bunu koşullayan dönüştürme
kapasitesine sahip olduğu saptamakla yetinilmez. Öznel etkinliğin ayrıca eylemin ihtiyaçlar ve
arzular gibi bu hissedilir faktörlerce koşullandığı da eklenir.
İNSANLAR KOŞULLARI BİÇİMLEDİĞİ GİBİ KOŞULLAR DA İNSANLARI BİÇİMLER.
Marx ve Engels tarihi maddeci kuramı olgunlaştırırken, doğa bilimlerinin hızla geliştiği ve
toplum bilimlerinin de onları taklit etmeye çalıştığı ve ortamda teorik bir yapının hangi
ölçütlere göre bilim sayılacağı, başka ifadeyle epistemoloji (bilimin bilimi)gündemde öncelikli
bir konu değildi. Oysa daha sonra ki tartışmalarda Marksist sorgulamalara damgasını vuran
yaklaşımlardan biri de epistemolojik değerlendirmeler olmuştur.
Marx ve Engels kuram ve yöntemlerini bütünsellik içinde ifade eden bir ad altında
toplamamışlardır.
3
Marx ve Engels, diyalektik yöntem ile iki “bilim” e özel ilgi duymuşlar, kuramlarını bu iki bilimle
diyalog halinde geliştirmişlerdir. Bunlar Engels’in “Burjuvazinin Toplumbilimi” dediği iktisat ile
tarih bilimleriydi.
Fakat her iki bilimi de soyut ve durgun düşüce kalıpları şeklinde değil, insanların toplumların
kendilerini yeniden ürettikleri maddi koşullar bağlamında yeniden yapılandırmak gerekiyordu.
İktisat kuramı konusunda Marx; “Modern iktisadın gerçek bilimi, teorik analizin dolaşım
sürecinden üretim sürecine geçmesiyle başlamıştır”4 Bu yaklaşım ekonomi politiğin alanını
genişletiyor ve onu bir “sosyoloji” haline getiriyordu. Tarihi maddeciliğin geliştiği yıllarda
“’sosyoloji’ sözcüğü “Marx’ın küçümsediği Auguste Comte’un önerdiği sistem için kullanılan bir
terim olduğu için bilimsel devrim, tarihi maddecilik, toplumbilimi ya da sadece tarih bilimi
şeklinde adlandırılmıştır.” 5
Lenin 1913’de kaleme aldığı, Marx’ı anlattığı makalede tarihi maddeciliğin bilimsel statüsünü
şöyle açıklamıştır:
Marx’ dan önce ‘sosyoloji’ ve ‘tarih yazıcılığı’ en iyi halde , rastlantılara
dayanarak tonlan ham malzemeyi biriktiriyordu ve tarihi sürecin sadece bazı
yönlerini sergiliyordu. Marksizm, bir arada bulunan çelişkili eğilimleri
inceleyerek; bunları toplumların çeşitli sınıflarının tam açıklığa
kavuşturulmuş üretim ve var olma koşullarına bağlayarak; yön verici fikirlerin
seçiminde ya da yorumlanmasında öznelci ve keyfi tutumları dışlayarak;
İstinasız tüm fikirlerin ve farklı eğilimlerin kökenini maddi üretim güçlerinde
keşfederek ekonomik ve sosyal formasyonların doğuşları, gelişmeleri ve
çöküşleri sürecinin bütünüyle evrensel planda incelenmesine yol açtı.6
Lenin’in toplayıcı formülü, aslında epistemolojik kaygılarının ifadesi olarak anlamlandırılabilir.
Marx sonrası Marksist tartışmalarda bilim:
K.Leibknecht’ in liderliğindeki Spartakist hareket 1920’de kanla bastırılmasının ardından
Marksızım ve bilimsellik statüsü, Marksistler arasında da sorgulanmaya başladı. Bilimde ve
felsefede ampirizmin egemen olduğu Anglosakson blok bir yana bırakılırsa, Fransa’ da ve
Almanya’ da iki farklı eğilimin varlığına tanık olunur
4
Marx Karl, II. Kapital, III. Kitap, Oeuvres, Paris Pléiede, 1968 is s.1104
Timur Taner, Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi, Yordam Yay. İstanbul, s.249
6
Lenin, Oeuvres Choisies, 1968, Cilt 1.,s.31
5
4
A.Kojéve
MARX
K.KORSCH
ALTHUSSER
Hegel Fenomonolojisini bir antropoloji olarak değerlendirir. Efendi-Köle
diyalektiğinin son tahlilde kapitalizm-sosyalizim diyalektiği olduğunu ve
sonunda kölenin (proloterin) efendiye(sermayedara) karşı konumunu
dönüştüreceğini savunur. A.Kojéve Hegel ve Marx'ı bütünleştirir.
Marx’ da bilimle diyalektik felsefe ve devrimci pratik arasındaki
bağların nasıl kurulduğu hakkında önemli eserler vermiştir.
Korsch, tarihi maddeciliği ‘sosyoloji’ ya da ‘ekonomi’ ye değil,
daha çok tarihçiliğe bağlayan açıklamalar yapmıştır. O’na göre:
Marksizmin materyalist şeması, sadece ekonomik temelin üst
yapı üzerine ve toplumsal varlığın bilince etkilerini dikkate
almakla kalmıyor, çok doğal bir biçimde, bizzat maddi üretimden
kaynaklanan egemenlik ve bağımlılık ilişkilerinin de sırası gelince
karşılık olarak alt yapı üzerinde belirleyici bir etki yaptığı
biçimleri kucaklıyordu. Marx, entelektüel üretim denilen yapıyı
maddi üretimin basit bir yansıması olarak görmemişti; aynı
şekilde entelektüel üretimin de reaktif olarak maddi üretimi
etkilediğini ortaya koymuştur.
Althusser, Marx’ın reel dünya ile teorik dünyayı kesin çizgileriyle ayırdığını savunuyordu. Bunun anlamı
: “ ‘bilgi nesnesi’ yani bilim ve teori dünyası kendi gereçliğini ve doğruluğunu kabul ettirmek için reel
dünyaya ihtiyaç duymaz. Bilimin kendi doğrularının garantisi bizzat kendi içindedir. Diyalektik
materyalizmin doğruluğunu anlamak için de tarihi materyalizm alanındaki uygulama başarılarını
göz önünde bulundurmak zorunluluğundan söz edilemez. Bilim kendi kendine yeterlidir.”
Althusser’ in ‘kesinlik’ ve ‘bilimsellik’ tutkusunun onu, kendisinin de sık sık karşı çıktığı pozitivizme
yaklaştırdığı ve ‘bilim fetişizmi’ ne kapıldığına ilişkin eleştirilere karşı savunma yapmak zorunda
kalmıştır. Althusser özeleştirisinden sonra, tarihsel analizlerin, daha önce savunduğu gibi salt teorik
sınırlar içinde kalmamasını, olguları tüm boyutları içinde ele alan somut analizler yapılmasını
savunmuştur.
Marx’ın bilim ve felsefe kavgasının “salt doğrular” ın kavgası olmadığını, “maddi gücün ancak
maddi güç ile” yıkılacağını kabul ediyor ve daha yirmili yaşlarda - o günün koşullarında –
5
“eleştiri silahı” nın yanına, “silahların eleştirisini“ de eklemiştir. Fakat kendi alanı “ eleştiri
silahı” olmuştur. Engels Marksizmin bilim anlayışını şöyle özetler:7
Dünya artık tamamlanmış, son derece kusursuz ve eksiksiz bir nesneler/
şeyler karmaşası değildir; bir süreçler karmaşasıdır. Bu süreçler
karmaşasının, içinde dıştan değişmez görünen şeyler kadar onların
zihnimizdeki yansımaları yani fikirler de ardı arkası kesilmez bir oluş ve yok
oluşla durmadan değişirler. En sonunda, bütün o görünüşteki rastlantılara
ve anlık gerileyişlere karşın, ilerleyen bir gelişme kendini gösterir.
Diyalektik materyalizm bilginin ortaya çıktığı, geliştiği ve toplumsal pratikte sınandığı bilimsel
bilgi gerçeğini kavrar. Bu onun bilgi teorisi alanında kilit öneme sahip olan buluşudur. Bu
buluşun ışığında diyalektik materyalizm, bilginin her aşamada ve her durumda
tamamlanmamış ve geçici olduğunu; bilgiyi elde etmekte kullanılan araç ve yöntemlerle
düşüncelerin ve varılan sonuçların formülasyonunda kullanılan tarihsel olarak belirlenmiş
varsayımları ve kategorileri de içermek üzere geliştirdiği tarihsel koşullar tarafından belirlenip
sınandığını savunur.
Maurice Cornforth’un anlatımıyla8 :
Her aşaması koşullu bir nitelik taşıyan bilginin gelişimi gerçek maddi dünyanın bilgisinin
gelişimidir; insan toplumu ve insan bilinci de dâhil olmak üzere gerçek maddi süreçlerin
içsel bağlantılarının ve hareket yasalarının bulunmasının gelişimidir. Bu gelişme bilginin
BİLİMİN SINIFSAL YAPISI
sınırlarını aşama aşama geliştirdiği düşüncelerin ve teorilerin nesnel gerçeklikle
uyumunun aşama aşama arttığı, geçici ve varsayımsal olanın aşama aşama yerini kesin
ve doğrulanmış olana bıraktığı ileriye dönük bir gelişmedir. Her şeyden önce diyalektik
materyalizm, bilginin niteliği ve kökleri, bilimin gerçek pratiğine dayanan gelişimiyle
ilgili düşünceleri bilimin kullanımına sunar;
BİLİMİN SINIFSAL YAPISI:
Ekonomik üretim, kapitalist üretimin sonuçlarının gidererek toplumsal ilişkiler ve yaşam
biçimleri olduğu bir süreçten geçiyor. Bir başka deyişle kapitalist üretim biyo- politik hale
geliyor. Bu yeni duruma uygun yeni araçlar geliştirmeden önce Marx’ın ekonomik yaşamı
kavramak için kullandığı yönteme dönmemiz gerekiyor.
7
Maublanc R.,Cachin.M., Sosyalizmin ışığında Felsefe Bilim ve Din, Çev: Asım Bezirci,Evrensel Basım Yay.5. baskı
2009, s.41
8
Cornforth M.Pozitivizm ve Pragmatizme Karşı Felsefeyi Savunmak, Çev: Tonguç Ok, Evrensel Basım
Yay.İstanbul.2006.,S.103
6
Marx sermayenin, meta üretimi aracılığıyla bir artı değer yaratım süreci olduğunu açıklar.
Ancak Marx, bu kavrayışı bir adım ötesine taşıyarak, sermayenin özünde bir toplumsal ilişki
veya aslında meta üretim üzerinden artı-değer yaratımı aracılığıyla bir toplumsal ilişkinin
sürekli olarak yeniden üretimi olduğunu ortaya çıkarır.
İleri teknoloji kapitalizmindeki sınıf çatışmalarını “genel akla egemen olma “9 mücadelesi
olarak tanımlanabilir. Marx’ın ‘genel akıl’ kavramını GRUNDRİSSE de ‘makineler üzerine parça’
bölümünde ilk kez kullanmıştır. Marx, toplumsal ilerleme için gereken fazla ürünün
yaratılmasında çalışmanın rolüne yaptığı geleneksel vurgusundan kopmuştur. Sermayenin
gelişiminin belli bir noktasında, gerçek servetin yaratılmasının üretimde emek zamanının
doğrudan harcanmasına değil, etkileşim içindeki iki etkene teknolojik uzmanlık, yani ‘bilimsel
emek’ ve örgütlenme ya da ‘toplumsal bileşim’ e bağlı olmaya başlayacağını öne sürmüştür.
Üretimde yaşamsal etken, ‘insan beyninin genel güçlerinin gelişmesi’, genel toplumsal bilgi,
toplumsal zeka, ya da ‘toplumsal beynin genel üretici güçleri’ 10olacaktır.
Teknolojinin, Marx’ın kapitalizmin harekete genel aklı harekete geçirmesinin işareti olarak
yorumladığı iki biçimi vardır. Biri, “sayısız mekanik ve zihinsel organlardan oluşan, böylece
işçilerin bunun sadece bilinçli uzantıları ve işlevi gördüğü otomatik bir mekanizasyon
sistemi” ne dayanan üretim sistemlerinin gelişmesidir. Daha dağınık ama aynı ölçüde iz bırakan
diğeri; Dünya pazarını bütünleştiren iletişim ağıdır. İnsanı dışlayan küreye yayılan makinelerin
gelişmesi, genel aklın iş dünyası tarafından ne derece başarıyla harekete geçirildiğini ve
egemenlik altına alındığını ve “bilgi ve becerinin, toplumsal beynin genel üretken
kuvvetlerinin birikiminin sermaye tarafından özümlendiği” ni gösterir.11
Marx gibi toplumsal bilginin yeni teknolojilerdeki nesneleşmesine odaklanmak yeterli değildir.
Can alıcı sorun tekno-bilimsel aygıtın yaratmak desteklemek ve mümkün kılmak için gereken
insan etkinliğinin doğasıdır. Bu durum, Futur Anterieur Dergisi etrafında toplanan grubunun
“kitlesel entelektüellik” deyimi altında incelenmiştir. Kitlesel entelektüellik, ileri teknoloji
ekonomisinin işleyişini destekleyen yordamların bütünlüğüdür. Canlı özneler ve onların dilsel
işbirliğine dayalı bir bilgi deposu olarak toplumsal gövdededir. Bütün nitelemelerin, iletişim
tarzlarının yerel bilgilerin, dil oyunlarının ve hatta etik kaygıların bir toplamından oluşur.
Negri, kitlesel entelektüelliğin teknobilimsel etkinliği ve ağır meta üretimi işini sürekli iç içe
geçişin dağılım ağının dokunmasıyla emek zamanları ve yaşam biçimlerinin gitgide yakınlaşan
bileşimi ile yüklü ve bundan oluşan bilgisayar ortamlı çalışmaya doğrudan katılan bir PostFordist proletaryanın etkinliği olduğu söylenebilir
Futur Anterieur’un genel aklın çelişkilerini incelediği bir diğer alan Medya ve iletişimdi. Genel
akıl aslında “ağların ve iletişimsel söylemin” bir doğumudur. Kuşkusuz bugün sermaye bu
9
Dyer, N.,Siber Marx,Çev Ali Çakıroğlu,Aykırı Yay.2012s.325
A.g.e.,s.326.
11
Marx Karl, Grundrisse: Foundadatsion of a Critique of Political Economy, Penguin1973s.690
10
7
kolektif zekâyı enformasyon otoyoluna kanalize ederek, trafiği video satışlarına, kumara,
metalaşmış patikalara iterek yeniden denetim alanına almaya çalışıyor.
Öte yandan kitlesel aklın toplumun işlemesi için zorunlu örgütsel ve teknolojik bilgiyi geri
almaya başladığı bir yeniden sahiplenme sürecinden de kaynaklanır. Buna kurucu güç
denilmeye başlanmıştır. Genel aklın hiç genel olmadığı, aksine günümüzde katı bir işbölümü
içinde yapılandırılmış olduğunu ileri süren Marksist eleştiri dikkate değerdir.
Bu durum, yaşamsal bilgi türlerini çalışanların ayrıcalıklı, bu yüzden de sadık, dar bir
tabakasıyla sınırlandırır.
Genel akıl çözümlemesinin üniversitelerde çalışan entelektüel emekçilere ne ifade ettiği
önemlidir.
Negri ve Lazzarato’ nun vurgusu bu nokta da önemlidir:
HİÇBİR ALAN SERMAYENİN KOLLEKTİF AKLI KENDİ HİZMETİNE KOŞMASINDA AKADEMİDEN DAHA
YAŞAMSAL DEĞİLDİR: BU ALAN KARŞI KONULMAZ BİR DİYALEKTİKLE YİRMİNCİ YÜZYILIN SON ON
YILINDA YENİDEN ŞEKİLLENMİŞTİR.
Enformasyonal evresinde mutasyona uğrayan kapitalizm sanayi boyutunda b daha entelektüel
hale gelmiştir. Örneğin Microsoft merkezi üretim tesislerini bir ‘kampus’ olarak
adlandırmaktadır. Eş zamanlı olarak üniversiteler sermayenin genel ileri teknoloji geliştirme
projesinin yardımcı araştırma ve eğitim tesisleri olarak hareket edip daha sanayiye dönük hale
gelmiştir. Böylece:
ENTELLEKTÜEL
ETKİNLİK
ENTELLEKTÜEL
SERMAYE
ENTELLEKTÜEL
MÜLKİYET
Sistematik dönüşümü
Üniversite şirket birleşmelerinin 2. Aşaması büyük ölçekli bilgisayar destekli uzaktan öğrenime
dayalı ‘sanal üniversite’ ler ile gerçekleşti. Üniversite yöneticileri için sanal üniversiteler emek
maliyetini azaltmanın ve idari kontrolü merkezileştirmenin çarpıcı yöntemlerinin denendiği bir
alan haline getirildi. Bilgisine dijital biçimde el konulan fakültelerin ortadan kaldırılması, canlı
eğiticiler ise sonsuz e-posta trafiği ve WEB sitesi hazırlıklarıyla, başka birçok elektronik
etkinlikle kuşatılmıştır.
Bu noktada sermaye ve emek arasındaki savaşım çevrimlerinin sürekli değiştiğini ve
yenilendiğini vurgulayan Marksizm çözümlemeleri günümüzde daha değerli ve anlamlıdır. Bu
8
gün küresel kapitalizm, sonsuz yeniden üretimini engelleyecek kadar güçlü dört karşıtlık
içeriyor:
Ekolojik felaket tehdidi
Özel mülkiyet kavramının entelektüel mülkiyetle kullanılmasının uygunsuzluğu
Yeni teknolojik bilimsel gelişmelerin sosyo-etik sonuçları
Dışlanmışları kapsanmışlardan ayıran uçurum, ortak alanların özelleştirilmesi
Kapitalizmin kendisini de ortadan kaldırılmasına varıncaya kadar, yıkım ihtimalinin bilincinde
olunması gerekir.
Marksist anlamda ısrar etmenin kritik önem taşıdığı bir dönemdeyiz. Çünkü sosyal hiyerarşinin
‘özel’ düzeninde belli bir yeri olmadığından doğrudan evrenselliğe yönelen gruplar vardır.
Bunlar Ranciére’ nin sosyal bütünün “ olmayan parçasının parçası” dediği gruplardır.
Gerçekten özgürleştirici siyaset: “aklın kamusal kullanımının” evrenselliği ile
“ olmayan
parçasının parçası” arasındaki kısa devrece üretilir. Genç Marx’ın da komünist hayali buydu;
felsefenin evrenselliğini proletaryanın evrenselliğiyle bir araya getirmek.
Antik Yunan’dan bu yana dışlanmışların sosyo- politik alana girmesinin adı demokrasidir. Şu
sorulmalıdır: Demokrasi hala eşitlikçi patlamaya uygun bir durum mudur? Kriter olarak
yerleştirmemiz gereken şey, demokrasinin dışlanmışların temsil ettiği evrensellik boyutuyla
nasıl bir ilişkisi olduğu sorusudur. Bu günkü dünyasız kapitalizm komünizm mücadelesinin
koordinatlarını değiştirmiştir. Bu gün artık septomal bükülme noktasından vurulması gereken
devlet değildir. Proletarya karşıtını ortadan kaldırırken kendini de ortadan kaldıran tek
devrimci sınıftır.
Gayrimaddi emek doğrudan sosyal ilişkiler üreten bir emek biçimi olarak kullanıldığında bunun
bir mal ekonomisinde ne anlama geldiği unutulmamalıdır. Marx genel zekânın kendisinin
özelleşebileceğini hayal etmemiştir. Microsoft’ un kendisini evrensel standart olarak
dayatması, alanında tekelleşmeyi ‘genel zekanın’ doğrudan bir somutlaşması olmayı başardığı
açıktır.
9
Etiketler: handan tunc BİLİM SINIFSALM