Bu hareketler genellikle, merkezi politik yapılar,
üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ekonomik
kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan
gönüllü etkileşim ve özyönetimi savunur, özgürlük
ve otonomi ile karakterize edilen bir toplumu
arzular.
Bu felsefeler, anarşi terimiyle özgür bireylerin
gönüllü etkileşimine dayanan bir toplumu,
bireylerin ve toplulukların alınan kararlardan
etkilendikleri ölçüde söz sahibi olması düşüncesini
ifade eder.
Bireyci anarşizmde devlet yoktur, vergi yoktur,
askerlik yoktur, polis yoktur, kanun yoktur, bütün
kolektiviteler yoktur ve sonunda toplum yoktur. Bu
kavramları Warren, Spooner, Tucker'de belirgindir.
Anarşistler bolşevik devrimine karşıdır. Devletin
yok olmasını kabul eder, düzenin sağlanmasını
doğal hale bırakır. Kendi kendine işleyen bir ahlak
düzeni, yasasız ve devletsiz işleyebilir. Yerel
cemaatler doğrudan dayanışma ile devlet, sermaye,
kiliseye karşı özgürlükleri savunabilir. Bu
toplumsallıkta sınır tanımama ana ilkedir.
Bir anarşist kol ise şiddeti savunur. Eylem ile
propagandayı itici güç olarak görür. Buna savunmacı
şiddet diyen ve suikastlerle düzeni sarsmayı öngören
devrimci Malatesta, Neçayev, Bakunin ortaya
çıkmıştır.
Kropotkin evrimci, Tolstoy pasifist, Gandhi boykotçu,
Proudhon kooperatifçidir. Devletin emilmesini
savunanlara göre halk bankaları kurulmalıdır.
Postyapısalcı anarşistler ise merkezsizliği öne
çıkarırlar.
Fakat kollektifleştirme, gelir paylaşımına kadar
genişletilmemelidir, çünkü işçiler anarko-komünizmin
"herkesin ihtiyacına göre" anlayışından farklı olarak
çalışma zamanına göre ücretlendirileceklerdir.
1880’li yılların ilk bölümünde, Avrupa anarşist hareketinin
büyük kısmı temelde ücrete dayalı işçiliğin kaldırılması ve
emeğine göre değil, ihtiyaca göre dağıtımı savunan
anarko-komünist düşünceye bağlı bulunurken, İspanya’nın
erken dönem anarşist hareketi bazı dönemlerde
kollektivizmi benimsemiştir.
Kollektivist anarşistler çalışma tazminatlarını
desteklerler ve ihtiyaca göre komünist paylaşımı
devrim sonrası süreçte olanaklı görürler.
Kollektivist anarşizm, devletsiz, kollektivist toplum
için birlikte mücadele ettiği ve kendisiyle aynı
dönemde yükselişe geçen Marksizm’ in işçi
diktatörlüğüne mesafeli yaklaşmış onu reddetmiştir
Godwin, yardımseverlik düşüncesini savunurken bunun
yanında her bireyin, kendi emek ve mülkiyeti üzerinde
bireysel söz hakkını dile getirmiş ve sonunda ortadan
kalkmasıyla sonuçlanacak olan hükümetin zamanla
küçülmesine yol açacak ilerlemeci akılcılığa inanmıştır.
Max Stirner ise en tanınmış ayrıca ilk bireyci anarşisttir.
Stirner’ın felsefesi bireyci anarşizmin egoist formudur;
ona göre tanrı, devlet, ahlak kuralları ve toplumu
dikkate almadan istediği gibi eyleyen bireyin, toplum
üyelerine karşı hiçbir sorumluluğu yoktur.
Stirner’a göre haklar insan aklındaki korkulardır ve
toplum denen şey yoktur; “bireyler onun gerçekliğidir”
Mülkiyeti haklarla değil, güç ve kudretle sahip olunan
varlıklar olarak görür. Stirner merhametsizliğe saygının
gösterileceği egoistler birliğini insanları bir araya
getirecek örgütlenme modeli olarak görür.
Daha az radikal olmak üzere farklı bir bireyci anarşizm
türü, Boston anarşistlerince savunuldu. Bunlar, serbest
piyasa ve özel mülkiyeti destekliyorlardı. Özgürlüğün ve
mülkiyetin korunmasını özel sözleşmelerle sağlama
taraftarıydılar.
Bunun yanında emeğin, maaş karşılığı takasını
öngörüyorlardı, buna rağmen devlet tekelinde
kapitalizmin (devlet garantisinde tekel olarak
tanımlanır) emeğin karşılığını sağlamayacağı
uyarısını da yapıyorlardı.
19 yüzyılda dahi Amerikalı bireyciler arasında çeşitli
konularda görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştı ve bu
yüzden bireyci anarşizm açısından belirli bir
teoriden bahsetmek mümkün görünmemektedir.
Örneğin Tucker entelektüel mülkiyet haklarına karşı
çıkarken; Spooner desteklemekteydi.
Tucker sadece kullanıldığı sürece toprak mülkiyetini
savunurken, Byington ve Spooner mülkiyet konusunda bu
tür bir kısıtlamadan bahsetmiyordu.
Önemli bir ayrışma, 19. yüzyılda Tucker ve bazı başka
anarşistler, doğal haklar düşüncesini terk edip, Stirner 'in
felsefesi ışığında "egoizmi" benimsediklerinde görüldü. Bu
yüzyılın ardından “bireyci anarşizmin doruk dönemi
kapandı”.
Fakat, bireyci anarşizm, daha sonra Murray Rothbard ve 20.
yüzyılın ortalarında anarko-kapitalistlerce daha geniş bir
çerçevede özgürlükçü hareket akımlarından biri olarak çeşitli
değişikliklerle benimsendi.
Joseph Déjacque ilk anarko komünistlerdendir
ayrıca Déjacque kendini özgürlükçü olarak ifade
eden ilk anarşisttir Diğer anarko komünistler
Peter Kropotkin, Emman Goldman, Alexander
Berkman ve Errico Maletesta'dır.
Anarko komünizm düşüncesinde, kârın
paylaşılması veya ücret yoluyla emeklerinin
karşılığında işçilerin doğrudan bir tazminat alması
öngörülmez, bunun yerine komünün artı değerine
ve kaynaklarına özgürce erişim hakkı verilir.
Rudolf Rocker erken dönem anarko-sendikalist
düşünürlerdendir. Rocker bu hareketin kökenine
dair düşüncelerini ortaya koyduğu 1938 el yazmaları
Anarko-sendikalizm de hareketin ne istediğini ve
emeğin geleceği için neden önemli olduğunu dile
getirmiştir.
20. yüzyılın başlarında önemli yer tutan hareket
günümüzde özellikle Fransa ve İspanya’da olmak
üzere birçok sendikalist örgüt aracılığıyla etkinliğini
sürdürmektedir.
Günümüzde birçok anarşist yeşil anarşizmin en
yetkin şekli olarak Murray Bookchin’in toplumsal
ekoloji düşüncesini izlemektedir.
Bu akım (aydınlatma endüstrisi, tarım ve
sürdürülebilir şehircilikle birlikte) gelişmiş
ekolojik toplum düşüncesine ve sınıf çatışmasına
dayalı anarşizm olarak ifade edilebilir.
İfade Küba doğumlu Fernando Tarrido del Mármol
tarafından 1889 kasım ayında, farklı anarşist hareketler
arasında şiddetli tartışmaların yaşandığı bir dönemde,
uzlaşmaya çağrısı sırasında kullanılmıştır.
Voltairine de Cleyre (başlangıçta kendini bireyci anarşist
olarak ifade etmiş sonra ise çağdaş herhangi bir ekolle
kendini tanımlamamakla birlikte anarşizmin kollektivist
eğilimlerine yaklaşmış) anarşizm (önadsız) akımın bir
temsilcisidir. Cleyre'e göre sosyalizm ve komünizm her ikisi
de belirli bir düzeyde ortak eylemi ve yönetim organını
gerektirir ki bu anarşizm idealiyle tam anlamıyla tutarlı
olmayan yeni yönetimsel düzenlemeleri doğurur.
Ayrıca Cleyre ; «Mülkiyete dayanan bireycilik ve
mutualizm benim özgürlük anlayışıma uyuşmayan bir özel
polisin gelişimini içerir.» sözleriyle diğer akımlarla
arasındaki ayrışma noktalarını vurgular, ancak sözlerini bu
hareketleri anarşist olmayan hareketler olarak
tanımlamaya kadar götürmemiştir.
Ekolün diğer bir temsilcisi Errico Maletesta, anarşistlerin
hipotezler üzerine çatışmaya girişmek gibi bir lüksünün
olmadığını söyleyerek anarşizmi (önadsız) bütünleştirici
bir hareket olarak savunmuştur. Ekolün çağdaş temsilcisi
olarak Fred Woodworth kabul edilir.
Maletesta ve Monatte özellikle bu konuda birbirlerine
karşı savlar öne sürdü. Monatte sendikalizmin devrimci
bir tutum olduğunu ve toplumsal devrimin koşullarını
yaratacağını savunurken, Malatesta sendikalizmin kendi
başına yeterli olmadığını düşünüyordu. Malatesta'ya göre
sendikalar reformistti ve hatta bazen muhafazakar
olabiliyorlardı. Örnek olarak ABD sendikalarını gösteren
Malatesta, vasıflı işçilerce oluşturulmuş bu sendikaların
kimi zaman , vasıfsız işçilere karşı ayrıcalıklarını koruma
yönünde eylemlere giriştiğini söylüyordu.
Genel Emek Konfederasyonu CGT ve CNT ile günümüzde,
örgütlü en büyük anarşist hareket İspanya'da bulunuyor.
CGT'nin üye sayısının, 2003 yılı için 100.000 civarında
olduğu tahmin ediliyor.
Diğer etkin anarko sendikalist hareketler, ABD’de İşçi
Dayanışma Birliği ve Birleşik Krallık ’ta Dayanışma
Federasyonu'dur. Devrimci sanayi sendikası, Dünya
Endüstri İşçileri 2.000 aktif üyesinin olduğunu
açıklamıştır. Ayrıca Birinci Enternasyonal'in varisi anarko
sendikalist Uluslararası Emekçiler Birliği halen işçi
mücadelesi alanındaki etkinliklerine devam etmektedir.
Bolşeviklerin Ekim zaferi ve sonucunda ortaya
çıkan Rusya İç Savaşı, uluslararası alanda
anarşist hareketi ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
Birçok işçi ve aktivist Bolşevik başarıyı örnek
olarak gördü; komünist partiler, anarşizm ve
diğer sosyalist hareketlerden kopan kitlelerle
büyüdü. Fransa ve ABD’de örneğin bir kısım
CGT ve IWW sendikalisti örgütlerini bırakarak
Komünist Enternasyonal’e katıldı.
Bu kriz ortamında Paris'te sürgünde bulunan, aralarında
Nestor Makhno’nun da bulunduğu Rusya anarşistleri grubu
“Dielo Turda”, Bolşevizme cevap olacak yeni örgütlerin
geliştirilmesi gerektiği sonucuna vardı. Bu tespit ile
yayınladıkları Anarşistlerin Genel Birliği'nin Örgütsel
Platformu (taslak) adlı 1926 tarihli manifestoları bazı
komünist anarşistler tarafından desteklendi ancak başka
birçokları tarafından kabul görmedi.
Günümüzde bu mirasa dayanan Platformist gruplar
arasında, Irlanda'nın “İşçi Dayanışma” hareketi ve “Kuzey
Amerika Anarşist Komünistleri Kuzey Doğu Federasyonu”
bulunmaktadır.
Fransa’da 1934 Şubat ayaklanmalarında aşırı sağ lig
isyana kalkıştığı sırada anarşistler "Birleşik Cephe"
stratejisi yürüttüler. Fransa'daki durumun aksine
İspanya'da CNT ve diğer anarşistler, halk cephesine
katılmadılar. Bu tavır halk cephesinin seçimleri
kaybetmesinde etkili oldu. Fakat 1936’da CNT ve
anarşistler, strateji değişikliğine giderek bir sonraki
seçimde halk cephesine destek verdiler. Yönetici sınıfın
buna cevabı bir darbeyle oldu ve İspanya İç savaşı
(1936-1939) patlak verdi. İç savaşta, anarşist gelenekten
köylü ve işçilerin desteklediği silahlı milisler, ordunun
isyanı ile gelişen süreçte, Barselona ve İspanya’nın bazı
bölgelerini denetim altına aldılar.
Fakat 1939’daki kesin faşist zaferle anarşist
hareket İspanya’da yenilgiye uğradı.
Aslında, bundan daha önce anarşistler
stalinistlerle giriştikleri şiddetli mücadele
nedeniyle zemin kaybetmişlerdi.
Bu sırada CNT liderleri ve anarşistler arasında
fikir ayrılıkları oldukça yaygındı ve hatta
aralarından bazıları cumhuriyetçi hükümete
katılmıştı..
1970'lerin sonlarından günümüze, bazı
anarşist gruplar yükselen neo-faşizme karşı
mücadelenin bir parçası oldular, Almanya ve
Birleşik Krallık 'ta bazı anarşistler, militan
anti-faşist gruplarla ve Marksistlerle birlikte
savaştılar. Anarşistler, faşizmle mücadelede
devletin müdahalesine bel bağlamak yerine
doğrudan eyleme ve güce dayalı mücadeleyi
savundu.
Anarşizm birçok farklı tutum, eğilim ve düşünce
okulunu barındıran bir felsefedir.
Değerler, ideoloji ve taktikler, hala üzerinde
anlaşma sağlanmamış ortak sorunlardır. Medeniyet,
teknoloji, ve demokratik süreçler keskin biçimde
bazı anarşist eğilimlerce eleştirilirken başka
anarşistler tarafından alkışlanabilmektedir.
Anarşizmin, kapitalizm, milliyetçilik ve din ile olan
ilişkisi yaygın olarak tartışılmaktadır.
Marksizm, komünizm, anarko kapitalizm gibi
ideolojilerle karmaşık ilişki biçimlerine sahip
olan anarşizm; hümanizm, kutsal otorite,
bireysel çıkar veya çeşitli alternatif etik
doktrinler ışığında şekillenmiştir.
Irk cinsiyet, ve çevre konusunda ise anarşist
tutum 18. yüzyıl felsefesinden bu yana önemli
değişiklikler göstermiştir.